Kanser aşıları, bağışıklık sistemini kanser hücrelerinin "nasıl göründüğü" konusunda eğitmeye yardımcı olan ve böylece onları tanıyıp ortadan kaldırabilen bir immünoterapi şeklidir.
Aşıların, virüs ve bakterilerin neden olduğu hastalıkları önlemede etkili olduğu zaten kanıtlanmıştır. İlk aşı 200 yıldan daha uzun bir süre önce geliştirildiğinden, yirminci yüzyılın en ölümcül hastalıklarından (verem, çiçek hastalığı gibi) bazılarını önledi ve dünya çapında yüz milyonlarca hayatın kurtarılmasına yardımcı oldu.
Virüslerin (örneğin covid-19, kızamık, çocuk felci ve çiçek hastalığı) ve bakterilerin (örneğin, difteri, tetanoz ve tüberküloz) neden olduğu hastalıklar söz konusu olduğunda, aşılar insanları tehdidin zayıflamış veya etkisiz hale getirilmiş bir versiyonuna maruz bırakarak çalışır. Bu, bağışıklık sistemlerinin bu tehditleri “antijenler (yabancı)’’ olarak bilinen spesifik belirteçlerine göre tanımasını ve bunlara karşı bir bağışıklık yanıtı oluşturmasını sağlar. Bu aşılar tipik olarak, bir kişiye bakteri veya virüs bulaşmadan önce uygulandığında, hastalığı önleyici olarak en iyi sonucu verirler.
Ancak kanser aşılarında, durum biraz daha karmaşıktır ve bu karmaşıklık kanseri önlemek veya tedavi etmek için aşı geliştirmeyi daha da zorlaştırmıştır. Özellikle bağışıklık sistemimize yabancı görünen bakteri ve virüslerin aksine kanser hücreleri normal, sağlıklı hücrelerimize daha çok benzemektedir hatta hemen hemen aynısıdır. Ayrıca, her bireyin tümörü bir anlamda benzersizdir ve kendi ayırt edici antijenlerine sahiptir. Sonuç olarak, etkili kanser aşıları geliştirmek için daha karmaşık yaklaşımlar gereklidir.
Kanser aşıları genel olarak iki grupta incelenebilir:
Neyse ki bilimsel araştımalar artık hastaların tümörlerinde kanser hücrelerini normal hücrelerden ayırt etmeye yardımcı olabilecek hedefler belirleyebiliyor. Bazen bu hedefler, prostat kanseri hücreleri tarafından sıklıkla aşırı eksprese edilen prostat asit fosfataz (PAP) gibi kanser hücreleri tarafından anormal derecede yüksek seviyelerde üretilen normal proteinlerden oluşuyor. Bu anlayıştan yararlanarak, Sipuleucel-T aşısı geliştirildi ve 2010 yılında ilerlemiş prostat kanserli hastaların tedavisi için FDA onayı aldı. Diğer bir istisna, genel bir bağışıklık uyarıcısı olarak işlev gören ve bir tüberküloz aşısı olan Bacillus Calmette-Guérin veya BCG'dir. 1990'da BCG, FDA tarafından ilk onaylanan kanser aşısı sayılır. Hala erken evre mesane kanserinin tedavisinde kullanılmaktadır.